Sivas’ın yaklaşık bir asırlık sinema kültürü kitaplaştırılarak okuyucularla buluşturuldu.

20. yüzyılın başlarında doğan ve hızla dünya çapında bir fenomene dönüşen sinema kültürü, dijital platformların yükselişi ve internetin yaygınlaşmasıyla birlikte, sinema deneyimi giderek ev ortamına kaymaya başladı. Bu kayış, sinemanın kolektif deneyimini zayıflatırken, aynı zamanda endüstride de derin değişikliklere neden oldu. Bu tarihsel değişim ise Sivas’ta yaşayan bir müzik öğretmeni tarafından ele alındı. Sivas çerçevesinde ele alınan bu tarihsel süreç ise kitap haline getirildi. Sinema kültürüne ışık tutan ‘Sinemanın Sivas’taki Serüveni’ adlı bu kitapta Sivas’ta açılmış yerleşik ve yazlık sinemaları, açıldıkları konum, işletmeciler, makinistler, personel, ve teknik detayları ekseninde ele alınarak tarihsel akış halinde okuyucuya sunuldu. Aburşu, “Artık hiçbir sinemada basılı afiş yok, dijital panolar geliyor. Sivas’ta sinemacılık konusunda hiçbir çalışmanın olmadığını fark ettim” dedi.



“Sinemacılık konusunda hiçbir çalışmanın olmadığını fark ettim”



Sinemanın Sivas’taki Serüveni’ adlı kitabı yazma motivasyonunun uzun yıllardır sinemacılık alanında yaptığı koleksiyonlara dayandığını ifade eden Mustafa Aburşu, “Ben yüksek lisansımda konu olarak Sivas sinemacılık tarihini ele aldım. Bu konuyu seçmemin sebebi de Türkiye’de sinema ve sinemacılık dendiği zaman ele alınan konular genellikle filmler, yapım şirketleri, film eleştirisi ve oyunculuk ekseninde ilerlemekteydi. Türkiye’de sinemacılık sektörünü ele alan akademik çalışmalar oldukça yetersizdi. 1990’lara kadar sinemacılık bir kurum olarak, akademik konu olarak ele alıp çalışılmamış. Kitabım ile birlikte Sivas kendi Sinemacılık tarihini yazabilmiş az sayıda şehirden biri oldu. Çalışmamın sözlü tarih metodunu kullanarak yapıldı. Sözlü tarih insanların belleklerindeki bilgileri dokümanlarla karşılaştırarak ortaya gerçek veriyi elde etmek maksadı görüyor. Çünkü tarih yazarken çalışmacılar genellikle insan belleklerinde saklı kalmış önemli bilgileri atlıyorlar. Çalışmalar ekseriyetle doküman bazlı ilerliyor. Bu tarih paradigması günümüzde değişmeye başladı. Artık insanların deneyimleri tarih yazımında daha fazla yer alıyor. Ben de çalışmamı bu görüş üzerine kurdum. Sinemacılar, kurumlar, kurumların nerede kurulduğu, makinistler, makine markaları, sinemaları işletmiş insanlar, makinistler ve seyircilerden bu bilgileri anlatılar yardımıyla derlerim ve kaleme aldım. Elde ettiğim bilgileri Sivas’taki gazete arşivlerinden ve diğer şehir arşiv kaynaklarından doğrulayarak mümkün olan en doğru verileri bu kitapta toparladım” şeklinde konuştu.



“Sivas sinemacılığının gizli kahramanları bilinsin istedim”



Bu kitabı yazarken istifade ettiğim yardımına başvurduğum büyüklerimizin tamamının bilgilerini derleyip onlara bir hatıra bırakmış oldum diyen Aburşu, “Yitip gidecek olan bu hafızayı derleyip yazı ile kayıt altına almış oldum. Bizler Türk halkı olarak sözlü kültürde iyiyiz ama maalesef elimiz pek kalem tutmuyor. Atasözlerimizde bile vardır ‘âlim unutmuş kalem unutmamış’. Bende en azından bu konuyu kâğıda geçirip ölümsüzleştirip Sivas kültür literatürüne kazandırmış oldum. Sinemacılığın gizli kahramanlarını yaşatmak istedim. Dijital platformlarla birlikte sinema ve sinemacılık da everiliyor. Mesela belki dikkat çekmiştir. Artık hiçbir sinemada basılı afiş yok. Dijital panolar geliyor, bu bile bir gösterge. Pandemiden sonra da sinemacılık büyük bir kırılma yaşadı. İnsanlar artık o karanlık salonda bir araya gelip gelmemek konusunda da tereddüt etmeye başladı. Özelde Sivas genelde Türkiye’de de sinema salonlarını bu vefayı hak ediyorlar” dedi.